Merhaba Teknoloji Haberleri – Teknoloji Rehberi ailesi, bugün sizlere tarih yaşamımızın bugünkü haline gelmesinde büyük rolü olan 10 bilim adamından bahsedeceğiz.
Tarih genelinde tekerleğin icadından beridir devamlı olarak gelişmeler görülebilmektedir. Bu gelişmeler insan hayatını daha da geliştirmek ve daha kolay bir hale getirmek adına önemli birer olay olarak ifade edilmektedir. İnsanların daha ideal bir yaşantıya sahip olmak adına gerçekleştirilen bu faaliyetlerde önemli pay sahibi olan isimler de bulunmaktadır. Her zaman bu şekildeki gelişmeler her insanın hayatını olumlu yönde etkilemiştir. Aynı zamanda da Dünya’nın farklı alanlardaki gelişimiyle beraber, bambaşka bir yer olmasında da son derecede önemli bir konumda olmasıyla da adından söz ettirmiştir. Bu konularla ilgilenen isimler de her zaman toplum tarafından saygıyla anılmaktadır.
Wilhelm Conrad Röntgen
Nobel ödülü sahibi Alman asıllı olan fizikçi Wilhelm Conrad Röntgen, ultraviyole ışınlarını bulmasıyla tanınan bir bilim adamı olarak tarih sahnesinde yerini aldı. Prusya’da doğan Röntgen, 1865 yılında İsviçre’nin Zürih Üniversitesi’nde makine mühendisliği eğitimi aldı. Sonrasında da 1888 yılında Julius Maximilians Üniversitesi’nde fizik profesörü olarak görev aldı. Öğretim üyeliğinin yanı sıra fizik konusundaki araştırmalarıyla da bilinen biriydi.
Wilhelm Conrad Röntgen, 1900’lü yıllarda çoğu araştırmacı gibi katot ışın tüplerine dayalı olarak çalışmalarını gerçekleştirerek lüminesans gelişmelerini incelemekteydi. Katottan kopacak olan elektronların anotla birleşmeden önce cama çarpması sonrasında ışık parlaması olayı meydana gelmekteydi. Deneyini gerçekleştirme konusunda farklı bir yol izleyen Wilhelm Conrad Röntgen, siyah bir kartondan yararlanarak ışığın geçirgenlik özelliğini anlayabilmek adına bir deneye yer verdi.
Aynı olayı defalarca tekrarlaması sonrasında kağıt yüzeyinde ışık patlaması olduğunu gösterdi. Mat yüzeyden geçebilecek bir ışık olduğunu anlaması ile beraber X ışınını bulduğunu belirtti. Bu yüzden de Röntgen ışınları adıyla anılan bir buluş gerçekleştirdi.
Wilhelm Conrad Röntgen tarafından gerçekleştirilen çalışmaların radyografi alanında kullanılmasıyla beraber, herkesin sağlık alanında ihtiyacını gidermek adına da kendini gösterdi. Aynı zamanda da bu buluşun modern fizik biliminin en önemli icadı olarak adlandırıldığı da görülebiliyor. Resmi olarak duyurulan bu buluş, farklı alanlarda kullanılmasıyla da öne çıkabiliyor.
Micheal Faraday
19.yüzyılın en büyük bilim adamları arasında sayılan Micheal Faraday, elektrik üzerine çalışmış birisidir. Elektrik konusunda kendisine kadar farklı fikirlerin ortaya çıkmasına son veren Faraday, bu durumu engellemek adına da elektriği kuvvet olarak ele alan bir bilim insanı olarak ifade edilmektedir.
1830 yılında ortaya koyduğu çalışmasında elektrik bobiniyle mıknatısı birleştirerek, elektrik enerjisini mekanik enerjiye çeviren kişi olarak tarihe geçti. Bu işlemi mıknatıs etrafında ters bir şekilde dönen kablolar sayesinde gerçekleştirildi. Bundan sonra da kimya alanında da çalışmalar yapan Micheal Faraday, taş kömürü katranı gibi bir görüntüye sahip plan bütüleni keşfetti. 1822 yılında manyetizma yoluyla elektrik enerji üretme konusunda tez yazarak deneylerle uğraşsa da başarılı olamadı.
Micheal Faraday, deneylerine devam etmesinin yanı sıra 20 yıl boyunca da Trinity House adlı şirkete de danışmanlık yaptı. Bu deneyleriyle beraber iki elektroliz yasasını da keşfetti.
Elektrik konusunda çalışmalar yapan Micheal Faraday, İngiltere Kraliyet Ailesi tarafından “Sir” unvanına layık görülse de bunu reddetti. Aynı zamanda da çalışmalarıyla para kazanmayı reddederek, her insanın bu faaliyetlerden yararlanmasını istedi. Aynı zamanda da Londra Kraliyet Enstitüsü tarafından halka açık bir biçimde gerçekleştirilen Noel derslerinin de öncüsü olarak ifade edilmektedir. Noel günlerinde gerçekleştirilen derslerde bizzat kendisi de yer almış ve 19 ders vermiştir.
Louis Pasteur
1822 yılında Fransa’da doğan Louis Pasteur, fizik ve kimya alanlarında doktora eğitimini almıştır. Sonrasında da Strasbourg Üniversitesi Kimya bölümünde profesör yardımcısı olarak görev yapmış ve 1854’te de Lillie Fen Fakültesi’nde profesör ve bölüm dekanı olmuştur.
1857 yılından itibaren mayalanma sürecini incelemeye başlamıştır. Bu konuda şarap, bira, sirke ve süt mayalanma evrelerinin kendilerine has bir bakteri tarafından gerçekleştirildiğini, bazı bakterilerin de bulaşıcı hastalıklara neden olduğunu görmüştür. Aynı zamanda da bu ürünlerin daha uzun süreli olarak saklanmasını sağlamak adına pastörizasyon yöntemini ortaya atmıştır. Bunun yanı sıra ipek böceklerinde ortaya çıkan karataban hastalığıyla beraber, ineklerin ölümüne neden olan şarbonu bulan kişi olarak da ifade edilmiştir.
İlginizi Çekebilir: Teknoloji Dünyasını Şekillendiren 25 Başarılı İsim |
1867 yılında dekanlık görevinden ayrıldıktan sonra da şarbon, tavuk kolerası ve kuduz gibi hastalıklara neden olan bakteri ya da virüslere bağlı hastalıkları tedavi edebilmek adına çalışmalarını sürdürdü. 1885 yılında kuduz köpekler üzerinde çalışılarak, kuduz aşısını meydana getirmiştir. 1887 yılında Pasteur Enstitüsü’nü kuran isimdir.
Louis Pasteur, Türkiye’de de görev almış ve Abdülhamit tarafından bizzat çağrılmıştır. İstanbul’da var olan kolera salgınının ortadan kalkmasında başarılı olmuştur.
Bilim tarihinde önemli bir yerde bulunan Louis Pasteur, 28 Eylül 1895 yılında hayatını kaybetmiştir. Mezarı ilk olarak Notre Dame Kilisesi’nde yer alsa da bir yıl sonra kurmuş olduğu enstitüdeki anıt mezara taşınmıştır.
James Watt
19 Ocak 1736’da zengin bir ailede Grenock’ta dünyaya gelen bu isim, 19 yaşında çalışma hayatına girdi. Ölçüm aletleri konusunda çalışırken, üniversite tarafından kabul edilerek laboratuvarda çalışmaya başladı. Ancak sonrasında da üniversitenin yeteneklerini fark etmesi üzerine eğitim süreci de başladı.
James Watt ilk olarak buhar yoğunlaştırıcı silindirler üzerine çalışmalar yaptı. Bu cihazları sanayi alanında kullanılabilecek bir boyuta taşıdı. Tam kapasiteli bir buhar makinesi konusunda çalışmalarıyla bilinen James Watt, 6 yıl sonrasında da ticari faaliyetler içerisinde bu makinelerin yer almasını sağlamaktadır. Aynı zamanda da valf ve buhar basınç göstergelerini de bunlar içerisine ekleyerek, önemli bir makinayı ortaya çıkarmıştır. Ortaya konulan bu makine Sanayi Devrimi’nin başlamasına ön ayak olmuştur.
1794 yılında şirket kurarak sadece buhar makinesi üretmeye dayalı çalışmalar yapan Watt, 1800 yılında 1164 buhar makinesi ürettikten sonra emekli olmuştur. Emekliliğinde de boş durmayan Watt, teleskop ile mesafe ölçümünü sağlamıştır. Aynı zamanda da mektup kopyalama cihazını meydana getirmiş ve buhar merdanesi de üretmiştir. Bunun yanında mektup ve heykel kopyalama cihazlarını da ortaya koymuştur.
Watt, yüksek basınç içeren buhar sistemlerine geçişi sağlayan bilim adamı olarak tanınmaktadır. Aynı zamanda da buhar türbinlerinin devri kontrolünde devreye giren kontrol regülatöründe de payı bulunmaktadır. Watt kavramlarının güç terimi olması da Watt tarafından başlatılan bir durum olarak ifade edilmiştir.
Samuel Morse
Samuel Morse, Amerikalı mucit ve ressam olarak tanınan bir isimdir. Kendini sanata adamasıyla öne çıkan bu isim, 19 yaşındayken Yale Üniversitesi’ni bitirdi. 1810 yılında üniversiteyi bitirdiğinde iki yıllık resim eğitimi almak üzere İngiltere’ye gitti. Sonrasında da ABD’ye geri gelerek, portre çizimine yöneldi. Kendisinin Eski Millet Meclisi, Louvre Galerisi ve Herkül’ün Sonu adlı ünlü tabloları bulunmaktadır.
Samuel Morse, taş ya da mermerin 3 farklı biçimde yontabilecek bir mermer kesme makinesini icat etse de bunun patentini alamadı. Ancak bilimsel çalışmalarına devam ederek ilk olarak 1813 yılında yangın söndürme aracını meydana getirdi. 1826 yılında Milli Güzel Sanatlar Akademisi’ni kurarak ilk başkanlığını da gerçekleştirdi. 1829 yılından itibaren telgraf konusunda çalışmalarını gerçekleştirmekteydi. Sonrasında da elektromıknatıslı telgraf için de çalışmalarını gerçekleştirdi. Morse tarafından meydana getirilen telgrafın sisteminde rulo kağıdın üzerine izler bırakılabiliyordu. Bu kodlamalar bir alfabe haline getirilerek Mors Alfabesi olarak da adlandırıldı.
1835 yılından itibaren Avrupa ülkelerinden telgraf çalışmalarına yönelik destek başvurularını da gerçekleştirdi. 1835 yılında New York Üniversitesi’nde resim tarihi profesörü olarak görev aldı ve bu yıl içerisinde de telgrafını gerçekleştirdi. Ancak pek de başarılı bir cihaz olarak görülmemekteydi. 1837 yılında telgrafının ilk denemesini yapan Morse, sonrasında da 1840 yılında bu cihazın patentini elde etti. İlk olarak da 1844 yılında ilk elektrikli telgraf hattını kurmayı başardı.
Tim Berners-Lee
8 Haziran 1955 tarihinde Londra’da dünyaya gelen Tim Berners-Lee, Oxford Üniversitesi’ni bitirerek, sonrasında da bilgisayarlara dair çalışmalar içerisinde yer aldı. Bu konudaki başarıları ilerleyen günlerde herkesin kullanacağı biçimde ortaya çıkacaktı.
Tim Berners-Lee ilk olarak İsviçre CERN merkezinde 1980 yılında çalışmalara başladı. Buradaki dosya paylaşım sorununu aşmak adına da köprü metin projesini hayata geçirdi. Enquire adını verdiği bu proje doğrultusunda bilgilerin elektronik verilere dönüştürülmesine dayalı olarak adımlarını attı. Sonrasında bu projesini global anlamda gösterecek ve World Wide Web adı altında da farklı bir dille insanların kullanımına açacaktı.
İnternet 1980 yılından itibaren kullanılsa da kısıtlı olarak ifade edilmekteydi. Bunun temel sebebi olarak da en ideal dile sahip olmamasından ötürüydü. Memex ve NLS yazılımların bu konuda yetersiz kalması durumundan dolayı bu projenin kısıtlı olduğu söylenebiliyordu. Tim Berners-Lee ise, hipertext yazılımıyla beraber hareket ederek, 6 ayda bu projeyi hayata geçirdi. Bilgisayarlar arası olmamakla beraber, bilgisayarlarla diğer sistemler arasında da bilgi akışını sağlayabilecek olan en uygun yöntemin geliştirmişti. Henüz görsel açıdan desteklenmese de farklı formattaki verilerin iletimi konusunda kolaylık sağlayan bir öncü konumunda da varlık gösterdi.
Tim Berners Lee, dünya üzerindeki ilk internet sitesini de meydana getiren isim olarak kendini göstermektedir. CERN adına açılan bu hesap, internet adına atılacak olan ilk adım olarak da tarihteki yerini aldı.
Benjamin Franklin
Benjamin Franklin, ABD Başkanlığı yapsa da bilimsel kimliğiyle de ilgi çeken bir tarihi kişiliktir. İlk olarak 1730’lu yıllarda Amerikan nüfusuna dair çalışmalarıyla ön planda yer almaktadır. Bu aşamadaki çalışmaları birçok bilim adamına da ilham kaynağı olmuştur.
Benjamin Franklin, aynı zamanda da Atlas Okyanusu akımları hakkında da araştırmalar yaparak, İngiltere’nin ikliminin neden diğer Avrupa ülkelerine göre ılıman olduğunu bulan isimdir. Öte yandan da Gulf Stream su akıntısını çizen ilk kişi olarak da adlandırılmıştır.
Franklin’in elektrik konusuna dayalı olan deneyleri de bulunmaktadır. Bunun yanı sıra batarya, iletken, artı-eksi uçlar ve bobin gibi kavramları ortaya koymuştur. Benjamin Franklin, elektriğin depolanmasını ya da aktarılmasını sağlamak adına ilk kez bir girişimde olmuştur. Bunun yanı sıra birçok elektrikli cihazın da babası olarak anılmaktadır.
Benjamin Franklin, meteoroloji konusunda da faaliyetlerini göstermiş ve bu konuda da rüzgar yönlerini belirleyen çalışmaları da ortaya koymasıyla adından söz ettirmiştir.
Denizcilik konusunda 1786 yılındaki denizcilik kitabında Benjamin Franklin’e ait fikirlere de yer verişmiştir. Bu fikirler genel olarak deniz çapası, katamaran tekneleri, su geçirmez bölmeler, gemi yıldırım çubukları gibi aletleri içeren fikirler olarak da adlandırılmaktadır.
Nikola Tesla
Nikola Tesla genel olarak elektrik konularına yönelen bir bilim adamı olarak adlandırılsa da aynı zamanda da başarılı bir teknik ressam olarak da ifade edilmektedir. Tesla’nın en cazip projesi olarak tüm dünyaya kablosuz elektrik projesi kendini gösterse de bu proje maddi destek bulamadı. İlk başlarda 150 bin dolarlık masrafla Long Island’da buna dair bir çalışma yürütülse de yatırımcıların çıkarlarına aykırı olmasından dolayı aradığı yardımı bulamadı. Bu yüzden de bu proje sonsuza kadar rafa kalkmış bir konumda yer aldı.
Nikola Tesla’nın ses getiren projelerinden bir tanesi de kıyamet silahı olarak adlandırılan HAARP olarak kendini gösterdi. Günümüzde halen daha tartışılan bir halde bulunan bu projenin hayata geçirilmemesi için birçok ülke kampanyalar düzenledi. Bu projeyle beraber yapay depremler ve ani iklim değişimleri ortaya çıkabileceğinden dolayı her zaman tartışmalı bir hal aldığı da bilinmektedir. Aynı zamanda da insanların bilinçlerini kontrol altına alabilmek ve doğal afetleri meydana getirebilmek söz konusu olacağından dolayı insanlığın sonunu getirebilecek potansiyele sahip olduğunu da herkes dile getirmektedir.
Nikola Tesla, Niagara Projesi ile beraber Dünya genelindeki ilk hidroelektrik santrali devreye sokulmuş oldu. 16 Kasım 1896 tarihinde devreye giren bu hidroelektrik santrali sayesinde Buffalo/New York’ta bulunan 36 kilometrekarelik bir alanın elektrik enerjisini karşılama gibi bir durum da söz konusu olabildi.
Alexander Graham Bell
Alexander Graham Bell, sağırlara yönelik iletişim kurmalarına dair çalışmalarıyla öne çıkmıştır. Aynı zamanda da diksiyon dersleri de vererek, bu alanda hizmet vermiştir. Bu konuda üniversite mezunu olmamasına rağmen başarılı araştırmalarından ötürü de Boston Üniversitesi’nde vokal Fizyoloji ve Diksiyon Profesörü olarak yer almıştır.
Profesör olarak görev yapmaya başladıktan sonraki zaman zarfında da insanların konuşarak uzaktaki birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayacak mekanizmayı bulmak adına uğraş sağlamıştır. Bu konuda uzun süreli bir çalışma sağlayarak sesli sinyal iletimini gerçekleştirmiştir. Bu sayede de telefonu bularak, dünyaca ünlü bir cihazın da mucidi olarak tarih sahnesinde yer almıştır.
Telefonu icat etmesiyle mahkemelerce uğraşan bir bilim adamı olan Graham Bell, aynı zamanda da patent odaklı olarak bu davalarda yer almıştır. Sonrasında gerekli patent işlemlerini gerçekleştirmiş ve Bell Telefon Şirketi’ni kurmuştur. Böylelikle kıtalararası görüşmeleri bile en az sürede gerçekleştirmek adına bu cihazın etkisini sunabilmiştir.
Isaac Newton
Fizik ve matematik alanlarında çalışmalar yapan Isaac Newton, aynı zamanda da diferansiyel ve integral hesaplamalarını başlatan kişi olarak bilinmektedir. Aynı zamanda da 1669’da matematik profesörü olduğu sene aynalı teleskobu da icat etti.
Işığa dayalı olarak da çalışmalarını gerçekleştiren Isaac Newton, ışığın farklı renklere ayrıştırılabileceğini bilen bir isim olarak da öne çıktı. Tüm bu çalışmalarıyla beraber Royal Society üyeliğinde de yer almaya başladı.
Optik konusundaki çalışmalarıyla da tartışmalara konu edinen Isaac Newton, sonrasında da içine kapanık bir hale gelerek bilimden uzaklaştı. Buluşlarını bile 38 yıl sonra açıklayacak kadar çekingen bir hale sahip olan Newton, 6 yıl ara verdikten sonra bilimsel faaliyetlerine geri döndü. Yerçekimi kuvvetine dair yaptığı hesaplamalar da bilim dünyasında popüler olmasını sağlayan en önemli çalışması olarak ifade edilmektedir. Hayatı genel olarak ruhsal bunalımlar ve insanlardan uzak bir şekilde geçse de bilim konusunda temel taşlardan bir tanesi olarak da ifade edilmektedir.